Work of H’Art: Garp Sessions Benefit Auction / Destek Müzayedesi 2025

Presented by Medyartiz (Gizem Karakaş and Etem Şahin) with a performative intervention, the auction will take place on September 6th, 2025 at zeytuna cezayir’de.

Medyartiz (Gizem Karakaş and Etem Şahin) tarafından gerçekleştirilen performatif sunumla 6 Eylül 2025 tarihinde zeytuna cezayir’de gerçekleşecek.

LIST OF WORKS

Jamie Allen
Hammers of Muhteşem
2025
Series of steel and hardwood hammers, with mounting, pigment, and wax details
Çelik ve sert ağaçtan yapılmış, montaj, pigment ve balmumu detaylı çekiçler
Approx. 30–40cm in length / Yaklaşık 30-40 cm

Crafted as tributes to Kindness, Patience, Love, Valor, Joy, Hospitality, and Humour, these sculptural hammers are both tools and totems — objects of effort, care, and return. The wood for each handle was grown in Babakale, gifted by our local friend Muhteşem, carried by Gizem Boyacıoğlu, and hand-carved in Berlin with the help of Brendan Howell. Now, painted red and imbued with story, they make their way back to Turkey — pilgrimaged on my back to Istanbul — transformed for the Garp Session Auction.

Nezaket, Sabır, Sevgi, Cesaret, Neşe, Misafirperverlik ve Mizaha adanmış bu heykelsi çekiçler hem birer araç hem de birer totemdir — emek, özen ve geri dönüş nesneleri. Her sap için kullanılan ahşap Babakale’de yetişti; yerel dostumuz Muhteşem’in armağanı, Gizem Boyacıoğlu tarafından taşındı ve Berlin’de Brendan Howell’ın yardımıyla elde yontuldu. Şimdi, kırmızıya boyanmış ve hikâyeyle yoğrulmuş hâlde Türkiye’ye geri dönüyorlar — sırtımda İstanbul’a taşınarak bir tür hac yolculuğu yaptıktan sonra Garp Session Müzayedesi için dönüştürülmüş olarak.

Larissa Araz
Dear Julia
Hahnemüller 200gr Archival Pigment Print / Hahnemüller 200 gr Arşivlik Pigment Baskı
25×38 cm

“Dear Julia” is a work inspired by a fictional breakup letter written from Hülya to Julia. It tells the story of two names, forced to bear each other for more than 60 years, finally reaching not reconciliation, perhaps, but some form of truce. A letter from the Turkish name, confined to a single body, to its identity name. Having two names is a common occurrence both among many minorities in Turkey and in Araz’s family. This second name is essentially a cover created to avoid discrimination. Just as this duality of identities exists in people, it also manifests in places across Turkey’s geography. One of these is İmroz and Gökçeada. Known as a Greek island, İmroz has a tragic past filled with migration, death, and violence. Not subjected to the population exchange between Greece and Turkey in 1922, the island was declared a military zone until the 1990s due to its geopolitical position. Following its military designation, fertile lands were seized, and the local population began to experience economic hardships. In the 1960s, an open prison was established on the island. Later, during the Cyprus War, whatever pogroms, expropriations, and assaults were happening on the mainland also occurred in İmroz. In 1965, a regulation was passed to Turkify the names of its neighborhoods and villages. In 1970, its name was officially changed to Gökçeada, erasing the former name from history, though not from memory. Throughout this process, the island lost 90% of its original population.

“Sevgili Julia”, Hülya’nın Julia’ya yazdığı kurgusal bir ayrılık mektubundan ilham alan bir çalışmadır. Birbirine 60 yıldan fazla süre boyunca katlanmak zorunda kalan iki ismin, belki bir uzlaşmaya değil ama bir tür ateşkese varışının hikâyesini anlatır. Türkçe isimden, tek bir bedene sıkışmış kimlik adına yazılmış bir mektuptur bu. İki isme sahip olmak, hem Türkiye’de birçok azınlık arasında hem de Araz’ın ailesinde yaygın bir durumdur. Bu ikinci isim, esasen ayrımcılıktan kaçınmak için yaratılmış bir örtüdür. İnsanlarda görülen bu ikili kimlik hali, Türkiye’nin coğrafyasında da mekânlarda kendini gösterir. Bunlardan biri de İmroz ve Gökçeada’dır. Bir Rum adası olarak bilinen İmroz’un göç, ölüm ve şiddetle dolu trajik bir geçmişi vardır. 1922’deki Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesine dahil edilmeyen ada, jeopolitik konumu nedeniyle 1990’lara kadar askerî bölge ilan edilmiştir. Askerî statü sonrası verimli topraklara el konmuş, yerel halk ekonomik zorluklar yaşamaya başlamıştır. 1960’larda adada bir açık cezaevi kurulmuştur. Daha sonra Kıbrıs Savaşı sırasında, anakarada yaşanan pogromlar, kamulaştırmalar ve saldırılar İmroz’da da meydana gelmiştir. 1965’te mahalle ve köy isimlerini Türkleştirmeye yönelik bir düzenleme çıkarılmıştır. 1970’te ise adanın adı resmî olarak Gökçeada olarak değiştirilmiş, eski adı tarihten silinmiş ama hafızadan silinememiştir. Tüm bu süreç boyunca ada, nüfusunun %90’ını kaybetmiştir.

Deniz Buga

Bir Gün Bir Film
Workshop with the artist / Sanatçıyla Atölye

Have you ever wanted to make a film, or have you made one before? Well, would you like to make another? In this one-on-one personalized workshop, we will spend a full day together talking about cinema and video art, and design a short film or video that you would like to create. During the day, we will shoot and edit the film/video. By the end of the day, the film/video will be finished. By going through all the stages together—idea development, script writing, camera angles, editing—we will experience the entire filmmaking process in an accelerated way from beginning to end.

Film yapmak istediniz mi, ya da daha önce bir film yaptınız mı? Peki, bir tane daha yapmak ister misiniz? Bu kişiye özel birebir workshopta, bir tam gün buluşup, sinemadan ve video sanatından konuşup sizin çekmek isteyeceğiniz bir kısa filmi ya da videoyu birlikte tasarlayacagiz. Gün içinde filmi/videoyu çekip kurgulayacağız. Gün sonunda film/video bitmiş olacak. Fikir bulma, senaryo yazma, kamera açilari, kurgu gibi aşamaları birlikte deneyimleyerek, film yapma sürecini hızlandırılmış olarak baştan sona geçmiş olacağız.

Ulufer Çelik
2022
Kanvas üzeri pastel boya / Pastel on canvas
111x 161cm

In Anatolia, Turkey where artists’ grandmother’s village ‘Çetme’ is located, the word ‘Kutnu’ -derived from the same origin with the word ‘cotton’-, indicates a specific type of fabric defined by certain colours, forms and motives. The root of the word ‘Kutnu’ means ‘to agree’, ‘to be at one with’, by a metaphor with the textile, as cotton blends well with other textiles. This drawing, depicting the authentic geometry, indicates a special moment in artist life that is shared by women of the village. It’s used for celebrational purposes on special occasions, such as hennah rituals and wedding ceremonies. In these joyous moments contrasted with tears and farewell women are initiated to the norms of patriarchy, and paradigm of culture as well as the responsibilities of building a family of their own, constructing new relational ties, home-making and its care.

Anadolu’da, sanatçının büyükannesinin köyü Çetme’nin bulunduğu yerde, kökeni “cotton” (pamuk) kelimesiyle aynı olan “Kutnu” sözcüğü, belirli renkler, biçimler ve motiflerle tanımlanan özel bir kumaş türünü ifade eder. “Kutnu” kelimesinin kökü, pamuk diğer kumaşlarla iyi uyum sağladığı için, mecazi olarak “uzlaşmak”, “bir olmak” anlamına gelir. Özgün geometrisini betimleyen bu desen, sanatçının hayatında köyün kadınlarıyla paylaşılan özel bir anı işaret eder. Kına ritüelleri ve düğün törenleri gibi özel kutlama amaçlı anlarda kullanılır. Neşe ile gözyaşı ve vedanın iç içe geçtiği bu anlarda, kadınlar patriarkanın normlarına, kültürün paradigmalarına, aynı zamanda kendi ailelerini kurmanın sorumluluklarına; yeni ilişkisel bağlar inşa etmeye, ev kurmaya ve onun bakımına adım atarlar.

Ayşe İdil İdil
Same Sun
2024
Archival inkjet print / Arşivlik inkjet baskı
20×29,5 cm

Same Sun records and reproduces a sun setting over the sea as a mundane experience anchoring time and memory. The image is indistinguishable from its sisters, reproduced over and over in time. On the most Western shores of the continent of Asia, the camera is about to capture what is acknowledged as the most West: The upper limb of the solar disk dipping below the horizon, “the hard stone of the day [cracking], … light [pouring] through its splinters”. Always dying and being born anew, the sunset resists the problem of induction which imposes, based on observation of repeated events and pattern recognition, a projection into the future that it will resemble the past. Each sunset, each breaking wave resists this linearity and predeterminism. Same Sun invites to acknowledge the conditions that shape futures and our roles in it. It is a brief moment to ask how to cultivate the daily and the local, amidst a world constantly ablaze and in flux. 

Same Sun, deniz üzerinde batmakta olan güneşi, zamanı ve hafızayı sabitleyen gündelik bir deneyim olarak kaydeder ve yeniden üretir. Görüntü, zaman içerisinde defalarca yeniden üretilmiş kardeşlerinden ayırt edilemez. Asya kıtasının en Batı kıyılarında, kamera en Batı olarak kabul edileni yakalamak üzeredir: Güneş diskinin üst kenarının ufkun altına batışı, “günün sert taşının [çatlayışı], … ışığın kıymıklarından [sızışı].” Hep ölen ve yeniden doğan gün batımı, gözlemlenen tekrarlar ve desen tanıma üzerinden geleceğin geçmişe benzeyeceğini öne süren tümevarım problemini reddeder. Her gün batımı, her kırılan dalga bu çizgiselliğe ve önceden belirlenmişliğe direnç gösterir. Same Sun, geleceği şekillendiren koşulları ve bu süreçteki rollerimizi kabul etmeye davet eder. Sürekli alevler içinde yanan ve şartların devamlı çalkalanma halinde olduğu bir dünyada, gündeliğe ve yerele nasıl özen gösterebileceğimizi sormak için kısa bir an sunar.

Evy Jokhova
untitled
2025
3 Ceramic Sculptures / Seramik Heykel

These snakes are part of a series of 33 tiny ceramic snakes, each approximately 12 x 5 x 1cm in different coiled shapes of infinity unfolding. They were initially made for a fundraiser that has not yet taken place to raise money for a community kitchen that will be installed in the garage area of the artist’s studio space in Lisbon. They are a smaller version of a series of large ceramic snakes that the artist has made over the last years for past exhibitions exploring the role of women in the domestic environment. In those exhibitions the snakes served as both familiars and protective amulets.

Bu yılanlar, her biri yaklaşık 12 x 5 x 1 cm ölçülerinde, sonsuzluğun farklı kıvrımlı biçimlerinde yapılmış 33 küçük seramik yılandan oluşan bir serinin parçasıdır. İlk olarak, sanatçının Lizbon’daki atölye alanının garaj bölümünde kurulacak bir topluluk mutfağı için para toplamak amacıyla düzenlenecek fakat henüz gerçekleşmemiş bir bağış kampanyası için yapılmışlardır. Bunlar, sanatçının son yıllarda ev içindeki kadının rolünü araştırdığı sergiler için ürettiği büyük seramik yılan serisinin daha küçük bir versiyonudur. O sergilerde yılanlar hem yardımcı ruhlar hem de koruyucu muska işlevi görmüştür.

Félixe Kazi-Tani

Untitled (Eliot)
Risograph printed poster (Flat gold on Olin Bulk 80g) / Riso baskı afiş (Olin Bulk 80g üzerine düz altın)
43×31 cm 
Edition of 500

Excerpt from The Queer Cookbook: A fully-guided tour to the secrets of success in the homosexual kitchen ! (Donna Clark, 1997, Freedom Editions). The reproduced text, an incipit for a recipe, is a moins t’estimons for the importance of friendship, love and desire between gay men during the AIDS crises.

The Queer Cookbook: A fully-guided tour to the secrets of success in the homosexual kitchen ! isimli kitaptan alıntı. (Donna Clark, 1997, Freedom Editions). Yeniden üretilen bu metin, bir tarifin giriş kısmı olup AIDS krizi sırasında eşcinsel erkekler arasındaki dostluğun, sevginin ve arzunun önemine dair bir moins t’estimons’dur.

Gülşah Mursaloğlu
2022
Screenprint on paper / Kâğıt üzerine serigrafi baskı
27×30 cm
5+1 AP

Dog Days in Retrospect (2022) is a series of screen-prints that delves into the artist’s material research archive. It compiles images from current and past projects in which heat created a transformation between material states. The roots and sprouts of the potato the artist has grown over many months, the bubbles generated during the bioplastic production process, fringes of the home-made bioplastic sheets come together with images of yeast forming pathways between calcite minerals, vestiges of toothpaste, silica gel, eggshells, and volcanic minerals. The series renders the long-term research processes behind the artist’s works visible. All images are printed on hand-made paper, rice paper, and organic leather made from food waste.

Dog Days in Retrospect (2022), sanatçının malzeme araştırma arşivine dalan bir serigrafi serisidir. Isının, maddesel hâller arasında dönüşüm yarattığı geçmiş ve güncel projelerden görüntüleri bir araya getirir. Sanatçının aylar boyunca büyüttüğü patatesin kökleri ve filizleri, biyoplastik üretim sürecinde oluşan kabarcıklar, ev yapımı biyoplastik levhaların saçakları; kalsit mineralleri arasında yollar oluşturan mayaların görüntüleriyle, diş macunu, silika jel, yumurta kabuğu ve volkanik minerallerin izleriyle buluşur. Seri, sanatçının çalışmalarının arkasındaki uzun soluklu araştırma süreçlerini görünür kılar. Tüm görseller, el yapımı kâğıt, pirinç kâğıdı ve gıda atıklarından üretilmiş organik deri üzerine basılmıştır.

Lara Ögel
tapping (2019)
Engravings on paper / Kâğıt üzerine gravürler

This is a capture of the artist’s fingers stimulating her thymus nerve, this nerve, when tapped is supposed to bring the body and mind calmness and boost immune system. It’s something she practices when she feels anxious, nervous or too excited to calm her system down.

Bu iş, sanatçının parmaklarının timüs sinirini uyardığı bir kayıttır. Bu sinir, hafifçe vurulduğunda bedene ve zihne dinginlik getirdiği ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği düşünülür. Sanatçı bunu, kendini kaygılı, gergin ya da fazlasıyla heyecanlı hissettiğinde, sistemini yatıştırmak için uygular.

Eva Vaslamatzi
Amphibians: Pleasure not pleasure
Archival inkjet print / Arşivlik inkjet baskı
61×42 cm
3 + 1 AP 

The text is a response to a video work where the artist describes the relationship of her mother with the sea and the idea of “forced” pleasure that she has that someone needs to get three times to the sea to start enjoying it. The text are random thoughts after seeing this work and were scanned and shaked during the scanning process to achieve this result. It is about our relationship to the sea and how relaxing and stressful it can be at the same time.

Metin, sanatçının annesinin denizle olan ilişkisini ve onun “zoraki” haz fikrini anlattığı bir video işine verilen bir yanıttır; annenin denizden keyif almaya başlayabilmesi için üç kez denize gitmesi gerektiği düşüncesi. Metin, bu işi gördükten sonra ortaya çıkan rastgele düşüncelerden oluşuyor ve bu sonucu elde etmek için tarama sürecinde taranıp sallanıyor. İş, denizle kurduğumuz ilişkiyi ve bu ilişkinin aynı anda hem rahatlatıcı hem de stres verici olabilmesini konu alıyor.


Mountains in your hair
Archival inkjet print / Arşivlik inkjet baskı
50 x30 
3 + 1 AP

The work consists of a series of failed polaroids, where the error reveals two shades of color that are related to the failed celluloid surface – both very “earthy”. Then depending on each case, there are some shapes that randomly appear on the surface that could resemble abstract landscapes. The only correct image is the one with an actual landscape that appears erased by sunlight. It is about the failure of a machine and the human desire to capture something – a landscape, a feeling – with words or images. A question that could be asked is “What are machines trying to tell us?” or “How do machines partake in our desire for remembrance?”.

Vaslamatzi’nin bu işi hatalı çekilmiş bir dizi polaroidden oluşuyor; burada hata, bozulmuş selüloid yüzeyle ilişkili iki farklı renk tonu ortaya çıkarıyor – ikisi de oldukça “toprak tonlarında”. Sonrasında, her bir durumda yüzeyde rastlantısal olarak beliren ve soyut manzaraları andırabilecek bazı şekiller bulunuyor. Tek doğru görüntü ise, güneş ışığıyla silinmiş gibi görünen gerçek bir manzarayı içeriyor. Vaslamatzi’nin bu işi, bir makinenin başarısızlığı ve insanın bir şeyi – bir manzarayı, bir duyguyu – kelimelerle ya da imgelerle yakalama arzusu üzerine. Sorulabilecek bir soru şu olabilir: “Makineler bize ne anlatmaya çalışıyor?” ya da “Makineler, hatırlama arzumuzun neresinde yer alıyor?”